Friday, July 13, 2007

AŞK İBADETİNİ BİLMEYENE BAYRAM BAĞIŞLAMAZ......

Aşkın ibadetini bilmeyene ayram bağışlanmaz


Saat 14.30 telefonum çalıyor.

Arayan tüm zamanlarda tanıdığım en aşık , en derinden ,en sabırlı kara sevdanın dehlizlerine düşmüş tek erkek.Aslında beni en etkileyen yanı daha doğrusu derinden sarsan desem ...



Bu zamanda, zamane çoçuğunun eski masum ve derin aşkları yaşaması , o aşk da tutuklu kalması tüm o olanaklarına ve alternetiflerine rağmen sadık kalması bu sevdaya...Tabii bir kadına aşık bir adamın , bir kadın gibi sevmesi inanılmazdı benim Için...Onun aşk acısı çekmesi , karşılık bulamaması ,reddilmesi ama pes etmemesi acıları , gizlediği gözyaşları aslında her kadının biraz Içinde kendisini bulacağı bir şeydi bence bulurduda biraz onun Içine bakabilseydi..

Telefonda gene nerde benim yazım diyen sesi...aslında tabiiki bunları bu şekilde söylmeyen doğal komik arkadaşım aylardır bir yazı bekliyor benden .Geçen sene onunla ilgili bir yazı yazmaya başlamıştım.Yarım kaldı sonra tamamlayacağım diye söz verdim olmadı..

Onunla ilgili başka bir yazı yazdım ,onu anlatan ; ne kadar yakışıklı, kadınların beğeneceği ağzı laf yapan korkunç espirili salon erkeği kıvamında elinde purosu,konyağı kulağında jazz melodileri tres tres janti şık giyimiyle eriyeceğiniz KÜÇÜK PRENSİMİZi anlatan ama ondan önce bence onla ilgili bir değil hatta bir kaç sevda yazısı yazılmalı bence.Bu tarafını daha ilham verici ve dokunaklı aslında aşık olunabilir buluyorum ablası olarak ve nasıl olurda bir kadın böylesine bir Adam tarafından böylesine bir sevigiye aşık olmaz kayıtsız olabilir diye düşünüyorum?

Sana bir şarkı söylemek isterdim, "şekeri seviyorum" yazılı bir tişört giyip...



Oysa bu sabah bir sevdalıya ihtiyacım var. Göğsümün ortasına kanlı bir döğme yaptım; "acıyı seviyorum" yazıyor... Dün gece ve bu sabah yürekleri hafiflesin diye insanların, gidiyorum sevdiğim KADININ yüreğinden. Dizlerim titriyordu uzun zamandır. Kırdım ayak bileklerimi... Tanrı başka ERKEKLERE ortalama sevdalar hediye etti. Bize bu ortalama sevdaların mutsuz KADINLARINI sevmek düştü.



Kara, mutsuz bir ağaç ne bilsin bahar olmayı, çaputlarla bezenmeyi...



O ağacı sökmesinler diye kökünden, bulut olmaya karar verdim. Üstünde ağlayıp, yeşil dallar açtıracağım sandım. Oysa gücü yok sevdiğimin, çok korkuyor. Elleri terliyor...



Kıyamadım SANA miniğim...Bu sabah seni düşünerek uyandım, bu sabah sen benim geçtiğim sokaktan yıllar sonra yürürken benim yaşadıklarımı yaşama, olur mu?



Koca gözlerim ağlıyor.



Cemal Süreya'nın yürüdüğü bir Moda sokağında bir küçük prens ağıtlar yakıyor yani kendi dilinde... Ben acıyı sevmem biliyor musun? Mutlu olmayı çok isterdim... "Bırak kanatların olayım" demiştim, yüksekten korkuyormuş, ne bileyim... Ben anladım ki gerçekten sevmişsin küçük prens . Ama şimdi gitme vakti...



Annenin tahtı kızının bahtı olurmuş... Ben yine gidebilme ihtimali olan bir kadını sevdim...



"Kelebek oldum ben" demiştim. Bu sabah öldü kelebekler... Kurutup papatyalarla beraber, kirpiklerimin ucuna astım kelebeklerimi...



Bir kızım olursa adı belli artık...Kanatları olan, özgür bir çocuk olacak. Güzel resimler bekliyor bizi, güzel hikâyeler...



Canı sağolsun herkesin...



Bir türkü diyor ki:



"Her akşam aynı hüzün/ yol gözler iki gözüm/dış kapıda beklerim/ avcum içinde yüzüm... Sen gelmezsin bir türlü/nice dertleri çektim/ bu başka türlü...Yar sevmedim üstüne/bilmedim bana kastın ne/bu hayat senin diye/ beni üzdün niye/ unutamam seni yar Bu günün yarını var/beraber mutlu geçen günlerimiz var..."



Türküler söylendikçe, bir ana kızına sarıldıkça, yağmur yağdıkça mecnun olmaya gönüllüyüm. Bana bıraktığı kalbi avuç içlerimde. Allah'a avuç içimde bir kalp ile dua ediyorum artık... Bil ki bu küçük prens yürek yarası ile çok güzel yollara yürüyecek ve sen yanımda olacaksın hep...



Günaydın bu sabahımın küçük prensii...




Bir yıl önce olsaydı; beş, hatta on yıl önce bambaşka şeyler düşündürürdü arkadaşımın iç kanaması bana...



"Bırak gitsin, sevmek tek kişilik" derdim. "Aşk zaten hastalıklı bir hal" derdim. "Sen sevdikçe büyürsün, kadınlar hep daha cesur" derdim.



"Kimi sevdiğin önemli değil, önemli olan sevme becerin" derdim. Ama artık biliyorum ki, artık öğrendim ki "kimi sevdiğin" önemliymiş.



Uzun yolu göze alamayana kelebek olunmazmış küçüğüm. Nefesi yetmeyenle dipte hazine aranmazmış. Aşkın ibadetini bilmeyene bayram bağışlanmazmış... Sen de "bağışlama" artık, ne olur.Güzel midir bilmiyorum ama şu anda çekmekten mutlu olduğun o aşk acısı geçecek biliyorsun.



Ve bir yaz biz seninle Boğaz'dan geçen gemilere bakarken "gidenleri" sayacağız birer birer...



Ama gör şunu Allah aşkına; sen de sevilmek için geldin dünyaya, sevme hakkın buraya kadar, artık yeter!

1 comment:

Sebnem said...

Bir aşk ancak böyle güzel yazılabilir..Aşkı kaçıranlar bu derinliği yaşayamazlar ama hayatının kısa bir döneminde bile olsa aşkı yakalama fırsatı yaşayanlar bu yazının derinliğinde kaybolabilirler.Yazının tüm satırlarında tüylerimin diken diken olduğunu, boğazımın düğümlendiğini itiraf ediyorum.Didem'cim kalemine, yüreğine ve aşka saygına sağlık..Sevgiler Sebnem