Tuesday, February 27, 2007

TANRILARIN EVİ

Tanrıların Evi

O koca destanı, İlyada'yı okumuş olsaydınız eğer, belki bir gün İda dağina gidip Zeus tapinagini arayacaktınız.


Ida dağının kırkayağı andıran tepelerinde dolaşmanın sadece karşı koyulmaz bir merak duygusundan öte insanın kendi iç benliğine yaklaşmanın bir biçimi olduğunu düşünüyorum.

İlyada taniklik ettiği tarihe hiç aldırmayan şiirselliği ile büyülü mekanlar sunarken aynı zamanda bu gizemin sınırlarını keşfetme fırsatını da sunar...

Tanrılara insansı karekterler verilen antropomorfist Antik Yunan'da, Yunanistan'ın en yüksek noktası olan Olimpos dağı Tanrıların yurdu olarak kabul edilmişti. Üçüncü kuşak Yunan Tanrılarının babası olarak bilinen Zeus, çoğu kendi oğulları ve kızları olan kalabalık bir tanrılar grubuyla burada yasardı.

İnsanların en çok açlıktan korktukları bu dönemlerde kuraklık, ve kıtlık yağmur ile bağlantılıydı. Yağmur ise bulutlarla birlikte gökyüzünden geliyordu. Belkide bu sebeble insanlara her türlü nimeti sunmaya hazır tanrılar, göğe en yakın noktada, dağların zirvesinde yaşarlardı.

Yunan mitolojisinde "çok pınarlı" veya "ana" İda isimleriyle geçen bu dağa, Anadolu'da bugün Kaz Dağı denilmektedir. Edremit Körfezi'nin kuzeyinde bir dizi dağın en yüksek noktasıdır İda dağı... Homeros'un anlattığı çağda, yüksek dorukları bulutları delen, kayaların arasından binbir pınarlar fışkıran, ormanlarında arslanların ve parsların dolaştığı yemyeşil bir dağmıs. Öyle kocaman ve güzelmiş ki, tanrılar Olimpos'tan kalkıp İda'ya ziyarete gelirlermiş.

Yunan mitolojisi, İda'da geçen bir çok olayla doludur. Efsaneler, tanrılar tanrısı Zeus'un tapınağının ve güzel kokulu sunağının İda'nın zirvesinde Gargaron'da olduğunu söylüyor. Homeros, Gargaron'u İda'nın zirvesi olarak yorumlarken Strabon, İda'nın yüksek kısımlarında Gargaron denilen bir yer olduğuna işaret edip, bugünkü Arıklı Köyü yakınında bir Aiol kenti olan antik Gargaron'un adını buradan almış olduğunu belirtir.

Günlerden bir gün altın yeleli, tunç ayaklı atların çektiği arabası ve işlemeli altın kamçısıyla Zeus ünlü Troia savaşını seyretmek için İda'nın zirvesinde Gargaron'daki tapınağa gelir...

Bir zamanlar Troia Kralı Priamos'un oğlu Paris'in hakemlik yaptığı o ünlü güzellik yarışmasına ev sahipliği yapmış olan İda Dağı, bugün de konukseverliği ile sizi karşılar.

Yolunuz bir gün idaya düşerse Aphrodite'in tanrıçalar arasında en güzel seçilmesinde büyük katkısı olan Skamandros Nehri'nin (Küçük Menderes) kaynağını bulmadan dönmeyin. İda'nın eteklerine yakın bir yerden çıkar Skamandros. Akha'lı ünlü komutan Akhilleus'u önüne kattığı gibi kovalayan işte bu Skamandros'dur. Herakles'in çok susadığında elleriyle kazıyıp çıkardığı, buz gibi suyundan için. Ay ışığında saçlarınızı yıkayın Skamandros'da; altın sarısı olacaktır renkleri... Aphrodite, güzellik kraliçesi olmadan bu sularda yıkandı, tüm Troia kızları gibi.

Yolunuz bir gün İda'ya düşerse zirvesine mutlaka çıkın, derin bir soluk alın orada. Binlerce yıl geçmişten binlerce yıl geleceğe uzanan tarihtir soluduğunuz İda'da. Tanrılar tanrısı Zeus, şu an sizin bulunduğunuz yerden seyretti ünlü Troia savaşını. Yüzünüzü Troia kıyılarına çevirin, bin yıllar önce Akha ordusunun yaktığı ateşin sıcaklığını hissedeceksiniz. Patlamaya hazır bir savaşın habercisidir bu ateşler. Bu savaş, Anadolu'nun en eski şehirlerinden biri olan Troia'nın sonuna sebep olacaktır. İda Dağı, o günden bugüne bütün sessizliğiyle bu olayın tek görgü tanığıdır. O da bütün görgü tanıkları gibi soru sorulmadıkça konuşmaz. Onu konuşturabildiğinizde Hektor ile Andromakhe'ın tüyler ürperten hikayesiyle karşılaşırsınız.

Toros Dağları eteklerinde Kilikya bölgesinde bir kralın kızıdır Andromakhe. Akhilleus'un savaş meydanında boğazına kargisini sapladığında Hektor kocasıdır onun. Troia'nın yüksek surundan atılarak ölüme mahkum edilen bebek onun oğludur. Akha'lıların şişkin karınlı bebekleriyle şimdi köle pazarına götürdükleri onun kendisidir. Kulağınızda çınlayan Andromakhe'nin feryadıdır İda'da..,

İnsanı ürperten derin sevdasıdır Andromakhe'nin Hektor'a duydugu. O koca destanda, İlyada'da yakalayabileceğiniz belkide tek gerçek sevgidir bu... Bu sevgiyi içinizde derinden hissetmek isterseniz eğer, yolunuz bir gün mutlaka İda'ya düşecektir biliyorum. İşte o gün, günlerden bir gün, yüce İda sırlarını size yanlız size açacak ve kulağınıza bin yıllar öncesinden gelen bir gizemi ve aşkı fısıldayacak. Başkalarının bildiği ama anlamadığı, hissetmediği... Tanrıların evini ziyaret ettiğiniz o gün, İda'yı onurlandırdığınızda, kendinizle ilgili bir şeyleri keşfettiğinizde, tanrıların ruhunuzu beslediğini hissedeceksiniz.

sevgiyle...
gül bahçesi / ZDG

No comments: